Sayfalar

19 Temmuz 2015 Pazar

Operasyon medyasının en önemli finansörü: Katar sermayesi (1)


Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) çoğunluk hisselerini elinde bulundurduğu Digitürk’ü herhangi bir ihale veya duyuru yapmadan  Katarlı Bein Media Gruba sattı. İlgili kamu kurumlarının (Rekabet, RTÜK) onayının ardından 3.5 milyon müşterisi bulunan Türkiye’nin en büyük dijital platformu Katarlıların olacak.

Bu yazı dizisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ortadoğu’daki en büyük destekçisi ve finansörü olan Katarlıların Türkiye’deki medya serüvenini anlatacağız. 3 gün sürecek bu yazı dizisinde Katar sermayesi eliyle Türk medyasının nasıl yandaşlaştırıldığı ve nasıl bir operasyon medyası haline getirildiği belgelerle ortaya konulacak. Neyse lafı daha fazla uzatmadan sadede gelelim... 

Aslında her şey Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Dinç Bilgin ile Turgay Ciner arasında ‘gizli bir protokol’ imzalandığını ileri sürerek Nisan 2007’de Türkiye'nin ikinci büyük medya grubu Sabah-Atv’ye el koymasıyla başladı.

El koyma işleminin zamanlaması oldukça manidardı. Zira 22 Temmuz 2007 genel seçimlerine sadece 3 ay vardı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın talimatıyla 27 Nisan 2007’de verilen e-muhtıranın toplumda meydana getirdiği rahatsızlık ve medyanın sağladığı büyük destekle Erdoğan ve ekibi Temmuz 2007 seçimlerinden zaferle çıktı. Yüzde 46.5 oy alan AKP, medyayı kontrol etmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamıştı.

Erdoğan daha sonra ‘çıraklık dönemi’ olarak tanımlayacağı ilk 5 yılı tamamlamış ve artık daha uzun vadeli planlar yapmaya başlamıştı. Yeni yol haritasında medya çok önemli bir yere sahipti. Bu nedenle TMSF’nin Kasım 2007’deki Sabah-Atv ihalesini çok önemsiyor, grubun ‘dost olmayan’ ellere geçmemesi için planlar yapıyordu.

Ağustos 2007’de Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle daha da rahatlayan Erdoğan, ihaleye girecek diğer gruplar hakkında kısa zamanda önemli bilgilere ulaştı. Muhtemel alıcıların ihaleye girmesi bir şekilde engellendi. Sonunda Kasım 2007’de Başbakan Erdoğan’ın damadının üst düzey yönetici olarak görev yaptığı Çalık Holding, tek katılımcı olarak girdiği Sabah-Atv ihalesini 1.1 milyar dolarlık teklifle kazandı.

Ancak ortada ciddi bir sorun vardı; Çalık Grubu’nun kasasında bu büyük varlığı satın alacak para yoktu!

Bunun üzerine önce kamu bankaları devreye girdi.  2 kamu bankası Halkbank ve Vakıflar Bankası toplam 750 milyon dolarlık bir krediyi uygun koşullarla Çalık Grubuna tahsis etti. Çalık Grubuna ikinci destek ise hiç beklenmedik bir yerden Katar’dan gelecekti!

Katar sermayesini kim davet etti?

Sabah- Atv’nin resmi devrinden (Mart 2008) 3 ay önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife El Tani Suriye’nin başkenti Şam’da gerçekleştirilen bir zirvede buluştu. 

19 Ocak 2008’de gerçekleşen zirveden hemen sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Katar Emiri El Tani ile Sabah-Atv ihalesini kazanan Ahmet Çalık’ı bir araya getirdi. Üçlü yarım saat sohbet etti.

Gül, 5-7 Şubat 2008’deki Katar ziyaretine Ahmet Çalık’ın da katılmasını istedi. Çalık o dönemde Katar Ulusal Varlık Fonu (Katar Yatırım Ajansı –Qatar Invesment Authority) yöneten Tamim bin Hamad El Tani (Şu andaki Katar Emiri) ile bir araya geldi.[1]

Yasalara göre Katar devlet fonunun Sabah-Atv’ye doğrudan ortak olması hukuken mümkün değildi. Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) engelinin aşılabilmesi için ‘Al Wasaeel International Media’ isimli bir şirket kuruldu. Yeni kurulan şirket 250 milyon dolar ödeyerek Sabah-Atv’yi alan Çalık Grubuna ait Turkuvaz Medya’ya yüzde 25 ortak oldu.

Kamu bankalarından alınan 750 milyon dolar ve Katar’dan gelen 250 milyon dolar Sabah-Atv’nin alınmasına imkan sağladı. Böylece Türkiye'nin ikinci büyük medya grubu başarılı bir şekilde el değiştirdi!

El Cezire Türk macerası başlıyor

Sabah-Atv’ye ortak olan Katarlılar şirketin nasıl yönetildiğiyle pek ilgilenmediler. Böyle bir medya grubuna hiç ortak olmamış gibi davrandılar. Adeta paralarını hayır işlerine harcamış gibi davrandılar. 2 yıl boyunca sessiz sedasız gelişmeleri izleyen Katarlılar, 2010 yılında yeniden ortaya çıktılar...

Dünyanın öne gelen haber kanallarından Katar merkezli Al Jazeera Grubu, Türkiye’de bir haber kanalı kurmak için Ocak 2010’da harekete geçti. 

İddialara göre CNNTürk ve NTV’nin yayınlarından rahatsız olan hükümet alternatif elinde bulunan TV24’ü yetersiz buluyordu. Türk dış politikasının dünyaya anlatılması ve iç kamuoyunun ikna edilmesi edilebilmesi için yeni ve güçlü bir haber kanalına ihtiyaç vardı. Bunun için de Al Jazeera Grubu Türkiye’ye davet edildi.

Kanalın başına uzun yıllar CNNTürk’te çalışmış Gürkan Zengin getirildi. Zengin, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun hayatını anlatan “Hoca: Türk Dış Politikasında Davutoğlu Etkisi” kitabının da yazarıydı.

Ancak mevcut RTÜK Kanunu’na göre yabancı yatırımcılar Türkiye’de bir tv kanalında en fazla yüzde 25 paya sahip olabiliyordu. Bu düzenleme Katarlıları rahatsız ettiği için kanalın hazırlıklarının başladığı sırada yabancı payını yüzde 50’ye çıkaracak yeni RTÜK Kanunu için düğmeye basıldı.[2]

RTÜK Kanunu’nun görüşülmeye başlandığı Aralık 2010’da Al Jazeera Grubu Türkiye’de operasyonlara başladı. 23 Aralık 2010’da ‘Al Jazeera Türk Prodüksiyon Hizmetleri’ isimli bir şirket kuruldu. RTÜK Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ve yabancı payının yüzde 50’ye çıkarılmasına sadece 2 hafta kala ‘Al Jazeera Yayıncılık Hizmetleri’ adını taşıyan yeni bir şirket daha kuruldu. 

300 bin lira sermayesi olan şirketin yüzde 75’i Ak Parti’nin önde gelen işadamlarından Vural Ak’a geri kalan yüzde 25’i Katarlılara aitti. Sadece 1 gün sonra şirketin kamu ihalelerine girebilmesi için gereken yetkilendirme yapıldı.

TMSF satar, Katar kapar

31 Ocak 2011’de TMSF’nin Esentepe’deki binasında ulusal yayın yapma hakkında sahip Cine 5’in satış ihalesi gerçekleştirildi. İhaleye her zaman olduğu gibi tek şirket katıldı: Al Jazeera...  40 milyon dolar muhammen bedelle satışa çıkarılan tv kanalına Katarlılar sadece 21 milyon dolar teklif etti. 

4 Şubat’ta yeniden yapılan pazarlık sonrasında Katarlılar 40.5 milyon dolarlık teklifle Cine 5’in yeni sahibi oldu. Kanalın patronu konumundaki Vural Ak, “ Haziran veya Ağustos ayında yayına başlamak istiyoruz. 600 kişiyi işe alacağız. İddialı bir haber kanalı olacağız” dedi. [3]

İhaleden sadece 12 gün sonra RTÜK Kanunu’nu değişti. Böylece yabancı yatırımcıların yüzde 50 hisse sahibi olabilmesinin önü açıldı. 9 Mart günü şirketin sermayesi 10.5 milyon liraya çıkarıldı. Hisselerin yüzde 75’ini elinde bulunduran Vural Ak 7 milyon 875 bin TL koyarken, Araplar  2 milyon 625 TL koydu. Bu arada Al Jazeera Türk Grubu’nun yönetim merkezi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan Şehir Üniversitesi’nin bulunduğu Seyrantepe taşındı. [4]  

2012 yılında teknik altyapısını tamamlayan Al Jazeere Türk nedense bir türlü yayına başlayamadı. Bunun nedenlerini bir sonraki gün anlatacağız...  




[1] Hürriyet, “Emir-Çalık ortaklığına uzanan yol Gül’ün Şam gezisinde açıldı”, 25 Nisan 2008 
[2] Hürriyet, “İşte Yeni RTÜK Kanun tasarısı”, 5 Nisan 2010
[3] Habertürk, “Teklifini ikiye katlayan El Cezire iddialı geliyor”, 5 Şubat 2011
[4] Ticaret Sicil Gazetesi, 19 Nisan 2011, s. 461 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder