11 Ağustos 2013 Pazar

Medyada kartlar yeniden dağıtılırken...



3 Kasım 2002 seçimlerinden zaferle çıkan Ak Parti, geride kalan 11 yılda medya sektörüne ciddi anlamda damgasını vurdu. Medya sektörünün ana oyuncularını yenileriyle değiştiren ve bunun sağladığı kitlesel destekle de her seçimden oylarını artırarak çıkmayı başaran Başbakan Erdoğan ve kurmayları bugün çok önemli bir viraja girmiş görünüyor.
2002-2012 döneminde o dönemdeki güç merkezlerine yakın duran ve halk tarafından seçilmiş iktidara karşı statükounun savunuculuğunu üstlenen ‘ana akım medyaya’ karşı TMSF ve Maliye aracılığıyla ciddi bir üstünlük sağlayan Ak Parti, bugün kendisine açıktan muhalefet eden Gülen Grubu, Taraf ve  yumuşatılmış Doğan ve Demirören medyasına karşı son kartlarını açmaya hazırlanıyor.

Yazıyı okuyan genç arkadaşlara kısa bir hatırlatmada bulunayım. 2002 yılında Türkiye’de toplam gazete satışı günlük 4.5 milyon idi. Bu tiraj içinde hükümete doğrudan destek veren gazetelerin (Yeni Şafak, Akit) ile temkinli destek veren (Zaman, Türkiye) toplam tirajı 500 bin idi. Yani hükümet yanlısı medyanın toplam tiraj içindeki payı yüzde 12 seviyesindeydi.

İmar Bankası sürecinde Star Gazetesi ve Star Tv’ye el koyulması sektördeki en büyük 3. oyuncunun çekilmesinin yanı sıra medyadaki el değiştirme operasyonlarının da milatı oldu. Star Gazetesi fethedilirken, tv ise Doğan Grubu saflarına katıldı. Bu sürece Halka ve Olaylara Tercüman adını taşıyan ve daha sonra ‘Bugün’ adını alan gazetenin de eklenmesiyle destek veren gazetelerin sayısı ve tiraj arttı. 2005 sonunda ortalama tiraj 5.0 milyona ulaşırken, Ak Partiye yakın gazetelerin tirajı 1 milyona ulaşmıştı.

Ancak asıl değişim 2007’de yaşandı. Sabah-atv Grubu’nun Çalık Grubu tarafından satışı medyadaki tüm taşları yerinden oynattı. Türkiye’nin ikinci büyük medya grubu olan Sabah-Atv’nin Başbakan Erdoğan’a yakın bir işadamı olan Ahmet Çalık tarafından satın alınması sadece tiraj açısından değil, etki ve kamuoyu gücü açısından da büyük önem taşıyordu. 

Bünyesinde Sabah’ın yanı sıra Takvim ve Yeni Asır gibi 2 önemli markayı barındıran ve ATV ile de milyonlarca haneye ulaşan grubun 1.1 milyar dolara el değiştirmesiyle tiraj tablosu yeniden değişti. Günlük tirajı 850 bin olan Sabah-ATV’nin de eklenmesiyle okura erişimde hükümet yüzde 50’yi yakalamış oldu.  

Bu operasyonla etki sahasını da genişleten Ak Parti, Kapatma Davası’nda aktif rol üstlenen Doğan Grubu’nu da 4 milyar dolarlık vergi cezasıyla sindirmeyi başardı. Aydın Doğan, sahibi olduğu gazetelerden 2’sini (Milliyet ve Vatan) ve Star TV’yi hızlı bir şekilde satarken bir anlamda Erdoğan’ın egemenliğini de kabul etmiş oluyordu.

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde medya üzerinde tam bir etkinlik kurmak ve 7 Şubat 2012’deki MİT Krizi sonrasında arasının açıldığı Cemaat ile arasına mesafe koymak isteyen Başbakan Erdoğan, geçen yılın sonunda yeniden harekete geçti. 

‘Gücü Özgürlüğünde’ sloganıyla yayın yapan Habertürk Grubu’nun yönetimine yakın dostu olan Fatih Saraç’ın atanması bu süreçle ilişkilendirildi.  

Bu yılın Mayıs ayında TMSF, Çukurova Grubuna yönelik borç tahsilâtı kapsamında Türkiye’nin 5. büyük medya grubuna el koydu. Show Tv, Skytürk360, Alem Fm ve dergilerden oluşan bu grup 2 ay gibi kısa bir zaman dilimi içinde Ciner ve Kolin-Limak- Cengiz Grubu arasında bölüşüldü. Çukurova Grubu’nun en değerli varlığı olan dijital yayıncılıkta bir numara konumundaki Digitürk için ise Türk Teleom, Ciner, Doğuş ve Doğan Grubu sıraya girmiş durumda.

Yaşanan bu değişim sürecini ben şöyle okuyorum;

1)    Görüldüğü kadarıyla hükümet tarihe ‘7 Şubat Krizi’ olarak geçen olayın ardından Cemaat’e karşı kendi medyasını oluşturmaya karar verdi. Bu kapsamda Gülen Hareketi’ne yakın bir profil çizen Zaman ve Bugün gazetelerinden boşalan saflara Habertürk ve Akşam gazeteleri monte edildi. Yine Shaber ve Bugün TV’den boşalan koridorda Habertürk Tv ve Skytürk360 ile takviye edildi.

2)    Ergenekon ve Kapatma Davası sürecinde yaptığı yayınlarla dikkat çeken Taraf Gazetesi’ne karşı Milat Gazetesi ortaya sürüldü. Ancak Milat ve Takvim gazeteleri Taraf ile boy ölçüşmekte yetersiz kaldı. Basketbolcuların tabiriyle Taraf ciddi bir eşleşme sorunu yarattı...

3)    Gezi Parkı olayları hükümet kontrolündeki medya kuruluşlarının kağıt üzerindeki tirajları kadar bile etkisi olmadığını açıkça ortaya koydu. 'Amiral gemisi' konumundaki Sabah ile Star gazeteleri cepheyi güçlükle ayakta tutarken, Yeni Şafak gazetesi sürecin parlayan yıldızı oldu. Bu nedenle yeni dönemde ‘cephe gazete’ olarak Yeni Şafak'ın öne çıkması beklenebilir...

4)    Gezi Parkı olayları aynı zamanda hükümete yakın medya kuruluşlarının insan kaynağı açısından son derece sorunlu olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu kurumlarda görev yapan profesyonel gazetecilerin çok önemli bir bölümü olayları yöneticilerinden farklı değerlendirdi ve izlenen yayıncılık politikasına destek vermedi. Bu nedenle Sabah Grubu’nda Temmuz ayından itibaren ciddi bir işten çıkarma süreci başladı. Sürecin Eylül ayında da devam etmesi bekleniyor...

5)    Gülen Hareketine yakın medya kuruluşlarının duygusal bağlılığı yüksek bir çalışan profiline sahip olması bu kurumların uzun süre çatışmasına olanak sağlayacaktır. Yeni dönemde Zaman, Today Zaman, Bugün ve liberalların kontrolündeki  Taraf Gazeteleri’nin aktif muhalefeti özellikle Ak Parti’ye oy veren kesimler üzerinde ciddi anlamda etki meydana getirebilir...

6)    Today Zaman gazetesinin son dönemde yolsuzluklarla ilgili özel haberler yapması ve bu konuya özel bir önem vermesi hükümetin uluslararası alanda oluşturduğu algıyı ciddi anlamda sarsabilir.[1]

7)     Gezi Parkı olayları sonrasında TRT’nin ingilizce yayın yapan bir kanal kuracak olması algı yönetimi ve propaganda açısından önemlidir. Hakeza Star Grubu’nun İngilizce yayın yapacak bir gazete kurması da bu anlamda not edilmesi gereken bir adımdır..

8)    Hükümetin Gezi Olayları sonrasında ATV’nin Time Warner Grubuna satışına onay vermeyeceği konuşulmaktadır.  Son günlerde Kolin- Limak- Cengiz üçlüsünün Sabah-Atv Grubuna ortak olabileceği söylentileri artık ayyuka çıkmıştır.

Eksikler olabilir. Ama elimdeki verilerden ben böyle bir okuma yaptım.
Görüş, öneri ve eleştirileriniz için lütfen ufuksanli@gmail.com adresinden yazışalım...        



[1] NOAH BLASER, “AK Party's biggest corruption case shows stakes of press censorship, transparency woes” , 4 August 2013  

3 yorum:

  1. Gülen hareketine yakın olan medya gerçekten önümüzdeki seçimlerde muhalif olacak mı ya da olur mu? burası cidden düşünülesi bir nokta.. Bir orta yol her zaman bulunur gibi geliyor bana.. Yolsuzluk varsa bunların yazılması muhalefet midir sizce?

    YanıtlaSil
  2. Yanlışların dile getirilmesi bence iyi bir şeydir. Ama insanlar 10 yıldır neden hiç bu konuda birşey yazmadınız diye sorabilir. Bu sorunun cevabı üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur. Orta yol konusunda ise hemfikiriz :))

    YanıtlaSil
  3. Peki orta yoldan önce "alternatif" arandı mı?

    YanıtlaSil